57089 entry daha
  • “tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.”
  • muazzam bir ihtimalsin.
  • harmonie ve harry gibiydik. birbirimizi çok iyi anlardık. ama ben ron’un olmayı tercih ederdim.
  • eğrelti otunu gölgesinde korumak için yüce ağaçlar vardır. onlar atalarını tanırlar. gelecekte olacak bir değişiklik için, atalarını yaşam içinde bırakmaya yeminlidirler.
  • sana olan düşkünlüğüm hiç değişmedi.
  • insan yaptıklarından mı daha çok pişman olur, yapmadıklarından mı diye düşünürdüm hep.
    sana "git" dediğim günden beri bu sorunun cevabı duru bir su gibi berrak benim için. yapmadığımız şeyleri bir gün yapma şansımız varken yaptığımız şeyleri geri döndürme şansımızın olmadığı, sen ardına bakmadan gidince nasıl da netleşti kafamda.

    sessiz bir adamın, en sessiz kalması gereken yerde mizacını çiğneyerek konuşması ve bundan pişman olması ne saçma bir ironi.

    sen her gururlu insan gibi, istenmediğin yerde durmadın. gururlu her insanın gözden kaçırabileceği gibi, istenmediğinin doğru olmadığını anlayamadın da.

    zaman geri döndürülemiyor, durdurulamıyor ve hep ileri doğru akıyor. birbirimizin hayatında olmadan yaşadığımız saatler, günler artıyor. birbirimizi görerek, birbirimize seslenerek yaşayacağımız günler azalıyor.
    ve bu beni çok acıtıyor.
  • o an gecenin 2'si o merdivenden ineceğim ve düşünüyorum gelecek tam inmeden 2 saniye önce bir öksürük duyuyorum ve sonrasında biraz beklemeyle seninle karşılaşıyorum. 3-4 saniye sonra çıksan ben merdivendenlerden inmiş olacağım çünkü arada baya mesafe vardı. ayrıldığımızdan 10 ay sonra ilk defa seninle konuşuyorum. sana hastalığın için yardım ederken pervane oluyorum . sonra seni izliyorum konuşuyorsun havadan sudan. değişmişin be güzelim. o sevdiğim insan yok çehrende. 10 ay boyunca bir hayaleti sevmişim. sen o değilsin. üzülsem mi sevinsem mi bilemedim. kimi seveceğim ben sen de gitmişin
  • hobilerim arasında seni delirtmek var..
    not: bir hayalet sevgili.
  • hatırlamak konusunda bir takım sıkıntıların var ve ben bununla ilgili bir tespitimi paylaştım seninle. bu tespit sırasında bazı vurgularım senin tarafından yanlış anlaşılmış veya ağır bulunmuş olabilir diye düşünerek ve pek tabi bunu hissederek bir takım açıklamalar daha yapmak isterim.
    kendinden başka kimseyi veya konuyu önemsemediğini, yani kısacası amiyane bir tabirle siklemediğini, bu sebeple de hatırlamadığını düşündüğümü söylemiştim. bununla birlikte aslında pek çok şey daha söylemiştim ama senin görenleri ve şahit olanları hayran bırakan, eşine benzerine henüz başka bir yerde rastlamadığım “cımbızlama tekniğin” sayesinde sadece bu noktaya odaklanmıştık. bu nokta üzerinden devam edelim öyleyse. bu arada gece rüyamda seni gördüm. birazdan onu da yazarım.
    ilk okuduğundan bencilce veya narsistçe bir yaklaşımı sana yakıştırmışım gibi gelen bu tespitin altında, benim de zaman zaman öykündüğüm, özendiğim ve hatta gıpta ile baktığım bir özgüven yatmakta. çok az insan böyle davranmasına rağmen çevresinde bu kadar kişi ve duygu barındırabilir. kişiden kastım kalabalık bir güruh, duygudan kastım ise sana beslenen sevgi ve verilen değer aslında. konu senin bu sevgiye veya değere bir karşılık vermen ya da hak ettiği karşılığı vermen değil. (kahretsin ki yine buna takılacaksın sadece.) konu bu yoğunluğa kayıtsız kalabiliyor olman. omuzlarını yukarı doğru kaldırıp güzel başını sağa doğru eğmek suretiyle “banane” tepkisini verebiliyor olman. bu korkusuzca yapılan bir eylem. fütursuzca ve aynı zamanda özgüvenle yapılan bir eylem. yani sana siklemiyorsun derken aslında senin bu özelliğini övmek amacı gütmüştüm.
    bu konu üzerinde daha fazla yazmamın gereksiz olduğuna kanaat getirdim, zira yukarıda parantez içine alarak vurguladığım gibi sen sadece bir noktasına hapsolup kalacaksın.
    bir de sende var olan yazdırma kabiliyetinden bahsetmiştik. burada da bir sözümün yanlış anlaşılabilme ihtimalini düşündüm ve açıklama yapmak istedim. sen hatırlamazsın muhtemelen ama bene hatırlıyorum. sende var olan bu yazdırma kabiliyeti için “ben yazarken zorlanıyorum mu sanıyorsun” minvalinde bir şey söylemiştim. yani sevgili okur, her hangi birisi, bir sabah uyandığında ben şair olmak istiyorum diyorsa ilk ve belki de tek görmesi gereken kişinin sen olması yeterlidir. sadece sende gördüklerini her hangi bir betimleme becerisine ihtiyaç duymadan tarif etse zaten şiir olacaktır. hem de seni görmeyenler tarafından fazlasıyla abartıldığı düşünülen bir şiir. bende bu güzellikten nasibini alan şanslı bir birey olarak, seni az da olsa görebilmenin kıymetini bilmek ve bunu gösterebilmek adına bir şeyler yazıyorum. bunları yazarken daha önce de söylediğim gibi uzun uzadıya düşünmeye, nereden ne çıkarsam diye kafa yormaya, notlar almaya, karalama yapmaya falan hiç ihtiyaç duymuyorum. zira gözümün önüne gelen bir fotoğraf karesi, kendi kendine sözcüklere dönüşüyor. ben sadece aracı konumuna düşüyorum. bu sebeptendir ki sana şiir yazmamış olanlara, bırak yazmayı, okumayı dahi sana reva görmeyenlere lanet ediyorum. böyle bir haksızlığı kimse kimseye yapmamıştır. dünya tarihi böyle bir hak yeme eylemi görmemiştir.
    kısaca rüyamdan da bahsedeyim. buraya yazabildiğime göre rüyada başka insanlarda vardı.
    biz bir düğüne gidiyoruz. senin üstünde krem rengi bir abiye vardı. tam krem rengi gibi de değil, biraz daha koyusu. kısa bir elbise. geç kalmışız gibi koşturuyoruz. bu arada rüyanın başı çok kalabalıktı. benim eskiden tanıdığım ve belki 25 yıldır görmediğim arkadaşlarım falan var. ben sigarama likit doldurmaya çalışıyorum ama geç kaldığımız için beceremiyorum. sonra böyle iş hanı gibi dar bir koridora sahip bir yoldan ilerliyoruz. bir kat aşağı inmemiz lazım. sen asansöre binelim diyorsun. ben yürüyelim diyorum. herkes yürümeyi tercih ediyor, ben senin peşinden asansöre geliyorum. ama asansörün kapısı açıldığında aslında asansör olmadığını, arkasında duvar olduğunu görüyorum ve yok burada asansör diyorum. sonra sen bir de ben bakayım diyorsun ve sadece bir insanın geçebileceği darlıkta bir geçit olduğunu fark ediyorsun. buradan gidiliyor diyorsun. asansörün içinde gizli geçit var amk. neyse, sonra bu gizli geçit geniş hangar gibi bir odaya açılıyor. oda puslu, karanlık. telefon ışıklarıyla bir bakıyoruz odada bir sürü mülteci yatıyor. bunlar seni fark edince, seni yakalamak için koşmaya başlıyorlar. ama zombi gibiler. kadın kadın diye diye koşuyorlar. tam kadın demiyor olabilirler şuan bunu ben uydurdum. ama bir şeyler diyorlardı. sonra tavandan bir çıkış yolu buluyoruz. ben tutup seni havaya kaldırıyorum. götünü mötünü elliyorum tabi o arada ama şehvetle değil. için rahat olsun. ama tavandan çıkamıyorsun. yani ulaşamıyorsun çıkışa. sonra tekrar koşuyoruz. tam bizim yanımıza geldiklerinde. sana diyorum ki ellerime bas seni geri fırlatayım. burası gerçekten böyle oldu bu arada. sonra sen ellerime basıyorsun ve bizim hemen arkamızda olan zombilerin arkasına yani uzağına düşüyorsun. sonra da aydınlığa çıkıyoruz. ve ben uyanıyorum.
    ne saçma rüyaymış.
    bu insanların yani zombilerin, seni kovalama sebepleri daha önce hiç görmedikleri sakin bir güzelliğe sahip olmandı bence. (ama sen bu övgüye de kabul etme olur mu)
  • dedim işte merak ediyorum seni.
    inan halim kalmamış koşmaya. ölümü bekliyorum biliyorum artık. bilmek ne büyük dert.
    bilmeyenler hep mutlu bu dünyada.
    ben hem biliyor hem de merak ediyorum.
    merakım başıma neler açtı bilsen. this domassniggas dinliyorum bir yandan. hem arabesk hem modern memeler.
    anyway
    beni öptün ya hani. cemal süreya'nın dizeleri geldi aklıma;

    “laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
    birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
    ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
    sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor”

    istanbullular bilir ancak bu dizelerin kokusunu.

    yardım edin ruhumu kanatan var. hem acıdan uyuşmuş gibiyim. hem de yavaş yavaş bedenime giren o bıçağın sıcaklığını hissediyor gibiyim.

    istanbulun kokusunu özledim. seni nasıl olsa yarın göreceğim
330 entry daha
hesabın var mı? giriş yap